Yeşil Başkent Ljubljana

Avrupa Yeşil Başkent Ödülü, ICLEI (Sürdürülebilir Kentler Birliği) ve Covenant of Mayors (Belediye Başkanları Anlaşması) ile birlikte Avrupa Çevre Ajansı ile Bürosu’nun içinde yer aldığı bir yapı. Ödül çevre dostu kalkınma ve yaşam kalitesini yükseltmeyi başarmış akıllı kentleri öne çıkararak, diğer kentlere örnek olmalarını sağlıyor.

Ödül 2010 yılından bu yana, çevre ile dost kentsel yaşam için yenilikçi, yaratıcı çözümler, uygulamalar geliştiren Avrupa kentlerine veriliyor. Ödül için Avrupa Birliği’ne üye ya da aday ülkelerin kentleri başvuru yapabiliyor. Alanında uzman isimlerden oluşan jüri heyeti, başvuruları 12 gösterge çerçevesinde değerlendiriyor. Bu göstergeler; iklim değişikliği için azaltım ve uyum, kent içi ulaşım, yeşil kentsel alanlar, sürdürülebilir arazi kullanımı, hava kalitesi, doğa ve biyoçeşitlilik, akustik ortam kalitesi, atık yönetimi, su yönetimi, atık-su arıtma, eko-yaratıcılık ve sürdürülebilir istihdam, enerji performansı ve bütünleştirilmiş çevre yönetimi olarak sınıflandırılıyor. Panel, bu göstergelerde ulaşılan düzeyin yanı sıra “çevre sorunlarına ilerici, yaratıcı çözümler”, “sürdürülebilir kentsel gelişmede yüksek standartlar” ortaya koyan ve hepsinden önemlisi “vatandaşlarının ne istediğini dinleyen” kentleri ödüllendiriyor.

Niteliksel Kalkınma Hedefi

Bu seneye kadar ödülü kazanan şehirler; Stockholm, Hamburg, Vitoria-Gasteiz, Nantes, Kopenhag, Bristol ve Ljubljana oldu. 2017 yılı için ise Ljubljana’dan ödülü devralacak şehir Essen olarak seçildi. 2017 yılı için başvuru yapan aday kentler arasında Bursa ve İstanbul da yer alıyordu.

Seçilen kentlere bakıldığında bu ödülün, hızlı büyüyen, nüfus artışı, göç, yapılaşma gibi sorunları ve küreselleşme hedefleri olan büyük kentlerden ziyade, kendi kendine yeten, niteliksel kalkınmayı hedef edinen küçük ve orta büyüklükteki kentlere verildiğini görüyoruz. Oslo, Nijmegen, Umea ve Essen gibi şehirlerle yarışan Ljubljana; jüriyi, 10 yıllık bir süre içinde sürdürülebilir kentsel yaşamı geliştirmede geçirdiği önemli dönüşümle etkilemiş. Şehrin, yeşil alanla ilgili eksiği yok, fazlası var! Arazisinin %46’sı doğal ormanlarla kaplı ve kişi başına yeşil alan 542 m2. Buna rağmen 2000 yeni ağaç ekilmiş, Sava Nehri’nin kenarları yeşillendirilmiş, yeni parklar yapılmış, eski sanayi alanları ve bozulmuş araziler yeşillendirilmiş. Dönüşüm daha ziyade kentsel ulaşım ve atıkların azaltılması ve yönetimi alanlarında sağlanmış. Eski şehrin merkezinde bir zamanlar yoğun taşıt trafiği yaşanırken, Ljubljana kent yönetimi merkezi tümüyle yayalaştırmayı başarabilmiş. Tüm kentte otobüslere, bisikletlere ve yayalara ayrılmış yollar, kentlilerin kullanımı için hazırlanmış bisiklet parkları, yeraltı garajları, trafiğe kapalı alanlarda yolcu taşıyan “Kavalir” adını verdikleri elektrikli dolmuşlarla kentsel ulaşımda rahatlama ve emisyon azaltımı sağlanmış. Yaklaşık 4-5 yıl önce taşıt trafiğinin gürültüsünün hâkim olduğu, yayaların kendilerine yol bulamadığı şehrin dar yollarında, meydanlarında ve Sava Nehri’nin kıyılarında bugün gezdiğinizde kuşların, akan nehrin ve kahvelerde sohbet eden insanların seslerinden başka bir şey duymuyorsunuz. Taşıt trafiğinin kaldırılmasıyla önceleri iş hacimlerinin azalacağı kaygısı yaşayan esnaf şimdi artan turizmle birlikte hayatından memnun görünüyor.

Kendine Yeterlilik

Ljubljana’nın önemli dönüşüm sağladığı diğer alan atık ve atık su yönetimi. Hedefleri “sıfır atık”. Atıkların 2/3’ü geri dönüştürülüyor. Şehirde çok sık ve atık çeşitlerine göre işaretlenmiş çöp kutusu görmek mümkün. Organik atıklar için şehirlilere verilen elektronik kartlarla açılan konteynerlere atılan organik atık miktarı ölçülüyor ve haftalık belli miktarların aşılması engelleniyor. Atıkları azaltma, yeniden kullanma, geri dönüştürme için kentliler teşvik ediliyor. İklim değişikliğine uyum ve doğal felaketlerle başa çıkmada, özellikle geçen yıllarda Balkanlar’da yaşanan sel krizinde, diğer ülke kentleriyle işbirliği yapılması ve deneyim paylaşılması ödülün kazanılmasında etkili olmuş. Toplam nüfusu sadece 280 bin olan Ljubljana, küçük ölçekli bir şehrin, iyi ve kararlı bir yönetimle kısa zaman içinde büyük değişimler yaratabileceğine iyi bir örnek.

Dünya nüfusunun yarıdan fazlasının kentlerde yaşadığı ve hızla büyüyen kentlerin sadece kendi doğal çevreleriyle sınırlı kalmayan, dünyaya yaygın bir şekilde kaynak kullanarak ve atık üreterek kendilerinden daha büyük ekolojik ayak izleri bıraktığı bir çağı yaşıyoruz. Kentler, iktisadi ve mali küreselleşme ile beraber ve kendilerinden çok uzaklardaki ekosistemleri etkileyerek büyüyorlar. Günümüzde küresel enerji tüketiminin %70’ini kullanan kentler, sera gazı emisyon artışı ve iklim değişikliğinin başlıca sorumlusu ve kentlerin bu etkilerinin daha da artacağı bir gerçek. Öte yandan kentler iklim değişikliğinin; hava kirliliği, artan sıcaklıklar, suların azalması ve kirlenmesi, deniz seviyelerinde yükseliş, fırtınaların şiddetinde artış, yoğun yağmurlar, seller, gıda güvenliği gibi sonuçlarından giderek daha fazla etkileniyorlar. İnsanlık tarihinde medeniyetlerin gelişmesine alan oluşturan kentlerin, modern çağda bu medeniyeti yok edebilecek tehditleri yaratan alanlar olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Pek çok gelişmiş ülke, iklim değişikliği sorunu için mücadele alanının kentler olduğunun artık farkında ve kentlerin sürdürülebilir gelişimi için uzun vadeli, stratejik planlar ortaya koyuyorlar. Kent yönetimleri ulusal sınırları aşarak küresel birlikler, ağlar içinde bilgi ve deneyim paylaşarak enerji ve kaynak kullanımlarını, atıklarını, emisyonlarını azaltmaya ve yaşam kalitesini yükseltmeye çalışıyorlar.

Yazar: AkilliKent

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir