Konu güvenliğe geldiğinde tartışılması gereken konu başlıklarının her biri ayrı öneme sahip durumda. Kişisel verilerimizi devletin toplu gözetleme kanallarından, her hareketimizi takip eden akıllı sensörlerden, bilgimiz dâhilinde olsun olmasın toplanan büyük veri öbeklerinden korumak için büyük çaba sarfediyoruz. Ama bu konuda varolan belki de en büyük zorluk; insanları bu -gerçekleştiğinden bile belli belirsiz haberimizin olduğu- dijital erozyonla savaşma hususunda ikna etmek safhasında kendisini gösteriyor.
Kişisel verilerin güvenliği konusu ile ilgili son gelişmeler, bilişim şirketlerinin şifreleme teknikleri ve devletlerin buna karşı alacağı tavır ekseninde dönmekte. Eğer devletler şu anki bakış açılarını değiştirirler ve herhangi bir arka kapı içermeyen bu güçlü şifreleme tekniklerini kabul ederlerse, bu durum internetin geleceğini tamamen değiştirebilir.
Terör – Güvenlik İkilemi
Devletlerin değiştirmeleri gereken bir diğer bakış açısı da vatandaşlarının kendi güvenliklerinin korunumu için mahremiyetlerini feda etmeleri algısı. Bu argüman; vatandaşlar güvenlik servislerinin kendi dijital mesajlarına erişimlerine izin vermezlerse terör eylemlerinden korunmalarının sağlanamayacağı algısına dayanıyor. Uzmanlara göre ise bu görüş tamamen yanlış. Bugüne kadar Amerika Adalet Bakanlığı’nı yayınladığı hiçbir raporda geniş çaplı gözetim sayesinde önlenen herhangi bir terörist eylem hazırlığına rastlanılmıyor.
Çocukların, kişisel veri gizliliğine gösterdikleri özen de üzerinde dikkatle durulması gereken bir diğer konu başlığı olarak öne çıkıyor. Çünkü özellikle çocuklar her gün birçok farklı gözetleme yöntemleriyle izleniyorlar ve asıl problem ise onlara göre bu durumun son derece normal olarak algılanıyor oluşu. Bebekliklerinden itibaren gözetlenmeye alışmış bir neslin bu denli geniş çaplı gözetlemeyi de normalleştiriyor oluşu gelecekte insanlığı bekleyen sorunlar arasındaki yerini şimdiden sağlamlaştırıyor.
